4 Ara 2015

İnsanlar değişir, anılar da




Bir insanı ilk defa görmek/ bir insanı son defa görmek. Hangisi daha çok şey anlatır? Son görüntü. İlk görüntü rastlantısal, basit ve sıradan. Ama son görüntü yaşanılan tüm anların yansıması. O son ana gelene kadar yaşanan her şeyin toplamı. İyi-kötü tüm anların birleşimi. Geçmiş bilgisi ve gelecek bilgisizliğiyle dolu son an. Hatta son olup olmadığının da bilinmediği bir an. Üzerinden zaman geçtikçe anlam kazanır o son an. Üzerine düşünülmüştür ya da düşünülecektir son anların. Ayrılık mesela. Ölüm mesela. Bir insanı ilk gördüğünüz zamanki haliyle değil de son gördüğünüz haliyle hatırlarsınız üzerinden yıllar geçse bile. O son görü ilk görü gibi silinip gitmez. Çünkü silinirse yerine koyacak hiçbir şeyimizin olmadığının bilincindeyizdir. Bu yüzden sahip çıkarız o son görüntülere. Unutmamak için. Ama zaman geçtikçe son an da değişir, hissettirdikleri değişir, o andan çıkarılan sonuçlar, anlamlar değişir. İnsanlar değişir. Hislerimiz değişir. KEŞKE DEĞİŞMESE AMA DEĞİŞİR.


13 Tem 2015

Maske


Maske. Allahın cezası bir maske takıyorum hergün. Benim ben olduğumu kaç kişi biliyor ki. Peki ben biliyor muyum ki. Bazen bambaşka biri çıkıyor karşıma. Tamamen yabancı. Verdiği tepkilere ben bile inanamıyorum. Bazı düşüncelerine ben bile katlanamıyorum. Onlara ben bile güvenemiyorum bazen. Evde çıt yok. Bana yalnızlığı layık gördüğünüz gecelerde evde çıt çıkmıyor. Sadece ben ve düşüncelerim. Hepinize meydan okuyabilirim. Ama gündüz açan gece kapanan çiçekler gibiyim. Size meydan okurum sonra pişman olurum. Vicdan azabıyla uykularım kaçar. Uyumaya zorlarım bir yerden sonra kendimi çünkü bir yerden sonra ışık açılmaz. Bir yerden sonra karanlık hakim olmak zorunda. İnsan zihnine bile. Karanlık hakim olduğunda da iyi şeyler düşünülmez. Uyumak zorundayım bu yüzden. Eğer uyumazsam nefret edeceğim senden, senin gibilerden, sizden. Sayı sayarım düşüncelerimi durdurabilmek için. Olur öyle zamanlar. İçimden sayı sayarım uyumak için. İçimden sizi severim. İçimden sizden nefret ederim. İçimden size kızarım. Belki de benimdir gezegendeki tüm kötülüklerin sorumlusu. Belki de benim konuşmam gerektiği yerde susmamdan kaynaklanıyordur tüm kötülükler. Belki de daha açık olsam size karşı gezegen daha iyi bir  yer olur. Belki de temiz bir sayfa açarız. Savaşlar biter. Çocuklar ölmez. Kimse nefret etmez belki karşısında duran düşüncelerden. Kimse suçlu ya da suçsuz olmaz. Ben durun desem durur mu sence tüm kötülükler. Ben ne onların hayatını ne de senin hayatını düzeltebilirdim. Kendi hayatımda bile o kadar söz sahibi değilken hem de.
Suçlu yok işte.
Kurtarıcı da yok.
Yaşıyoruz sadece.


26 May 2015

Lunapark kapandı.




Bugün tesadüfen bir kitap aldım sadece yazarı merak ettiğim için, rastgele. Yolda gelirken arkasını okumaya başladım. 3 ya da 4. cümleydi; KENDİNİ KAZANMANIN BEDELİ BİRİLERİNİ KAYBETMEYİ GÖZE ALMAK MI? Öyle galiba. Bir şeyleri terk etmeyi göze alamayınca kendinizi de bulamıyorsunuz. Hiç kırılmamış ya da pişman olmamış birini düşünün. BOMBOŞ. Bir zamanlar öyleydim. Hala çok şey yaşadım diyemem. Ama en azından gurur duyduğum birkaç üzüntüm var. Bu cümleyi böyle tek yazınca etkisiz gibi gelebilir ama paragraf olarak etkili. Belki de kendimle ilgili düşüncelerime yakın olduğundan beni etkilemiştir ki  hep öyle değil mi zaten.

Sonra bu cümlenin geçtiği ilk sayfayı okudum. Cellat benzetmesi yapılmış terk edene. Ya da ben daha kitabı okumadığım için anlamak istediğim gibi anladım. Belki de gerçekten katildir ama metafor olarak düşünmek daha güzel. Bu kısım beni etkilemesindeki en önemli şeydi. Bir zamanlar ben de kendimi bu şekilde hissediyordum. Artık değil. Sadece bir zamanlar. Kendimden başkasını sevemediğim zamanlardı. Bencilliğin dibindeydim. Hala bencilim ama normal bir bencillik bu. Tabii ki insan önce kendi mutluluğunu düşünecek. Kadehinde zehir olsavari bir aşk çok gerçekçi değil. Ama olabilir de. Bilmiyorum. Sen tükenme beni bitir demek de ne bileyim yalnız yeşilçamda olur.

Kitabı okumaktan ve saçma bir hikayeyle karşılaşmaktan korkuyorum. WHATEVER.

17 Nis 2015

Zaman



zaman her şeyi çözer mi, çözmez. zaman tek başına hiçbir şeyi çö ze mez. siz çözersiniz. biri çözmenize yardım eder. başkası sizin için çözer. ama zaman tek başına hiçbir şey yapmaz.  sadece geçer öyle ya da böyle, geçer. üzülürsünüz ama zamanla geçmez. siz istemezseniz hiçbir şey düzelmez. öylece kalır. zaman sadece zamandır. saçma sapan anlamlar yüklemeyin insanlara yüklediğiniz saçma sapan anlamlar gibi. çözün ya da çözmeyin. bu ne benim, ne başkasının ne de zamanın umrunda.


25 Mar 2015

Odaksız Saçmalamalar 1



Toplum tarafından onaylanmış aşkımla beraber deniz manzaralı bir ev düşlemiyorum. Böyle bir düşü olan da geri zekalıdır. Bana göre. Hatta -de, -da'yı yanlış yazan da geri zekalıdır bana göre. Osmanlıcadan AA alan da geri zekalıdır. Ama gerçekte öyle olmadığını ben bile biliyorum. Yanıldığımı ben bile biliyorum. Yani demek istediğim ben, kendi düşüncelerimin saçmalığının  bile farkına varabiliyorsam neden diğerlerinin düşüncelerini önemsiyim? BU YÜZDEN HERHANGİ BİR ŞEY İÇİN ONAY BEKLEYEN HERKES GERİ ZEKALIDIR. 

Neyse onaylı aşkınız var diyelim neden deniz manzarası? Açıkçası ben insan manzarası isterdim. Kalabalık bi cadde falan. Ama toplum tarafından onaylanmış aşkımla düşlediğimden  değil yani. Uzaktan bir kalabalığı izlemek çok daha nebileyim işte güzel gibi. Deniz bana intiharı çağrıştırıyor. Yapacağımdan değil ama sanki yağmurlu havada -deniz lacivert olduğunda- boğulmak mükemmel ölüm gibi. Aşırı sanatsal. Bu yüzden her gün yüz değiştiren denizden çok zaten bir yüzü olmayan kalabalık bi cadde daha güzel geliyor. İnsan hiçbir zaman kendini yalnız hissetmez. Ama deniz bunu yüzünüze vurur. Deniz manzaralı bir ev  tevfik gibi insanı depresyona sokabilir. Kalabalık cadde bunu yapmaz. Burdan denizi sevmediğim de anlaşılmasın seviyorum, huzur veriyor ne zaman çevresinde olsam ama farklı bi huzur. Evet çelişki. That's me.

Kedilerin tercümeye ihtiyaç duyulmayan seslerine de büyük anlamlar yüklemem. Kedileri sevmiyorum. Ya da nötrüm diyelim. Dog personım. Basın bülteni yeap.

Çayın altını tartışmaya açık da bırakmam. Tartışmaları sevmiyorum. Ciddi olmamız gereken bi konu varsa dalga geçeriz ya da konuşmayız. Ama konuşmak daha sağlıklı dalga geçerek cidddiyeti minimuma indirip tartışabiliriz. Ne demek istediğimi ben hariç anlayan varsa el kaldırsın.

Denize kıyısı olmayan insan derken iç, güney ve doğu anadoluları ötekileştiriyosan duyarcılık yaparım sorry. Ama deniz sevmeyen diyorsan -ki ben cümlenin gerçek değil, bu mecaz anlamının kast edildiğini düşünüyorum- o zaman yarı yarıya katılabilirim söylediğine ama yine de kim ne seviyor, ne sevmiyor bana ne sonuçta.

İklim değişimine inanmayan kuşlar göç etmeden buluşalım. Seriously, buluşalım mı? Bıçak falan saplarsam rahatlarım gibi geliyor. Ama zaten istediğim de buydu. Üzülmek ya da birine kızgın olmak tamamen duygusuz olmaktan çok daha iyi bi şey.


Konuşucak hiçbir şey bulamazsak ben iğrenç bi espri yaparım. Birinin çekik gözlerinden konuşmamız çok saçma. Evrim falan konuşuruz. Siyaset bile olur ama romantikly saçmalıklar olmaz.

Dediğim gibi tartışma ve çay yok.

Bence son vapur kaçmadı.

Teknolojiyi de seviyorum.



18 Şub 2015

Yollarımız bir daha kesişmesin sayın yargıç


Gideni ve kalanı konuşmak istiyorum sayın yargıç,GİDENİ VE KALANI.Haklıyı ve haksızı, sayın yargıç. Güçlüyü ve güçsüzü. İnanmayı ve pes etmeyi. Geçmişi ve geleceği. Acıyı ve acıyı. Cesareti ve korkuyu. Beklemeyi ve beklemeyi. Bekleyişi ve beklenenin bekleyişini. Ayrıca sayın yargıç. Size yargılama ve hüküm verme yetkisi veriyorum. BEN VERİYORUM sayın yargıç. Yargılama yetkisine sahip insan. Geçmişimi, bugünümü ve yarınımı yargılayın. Asın beni eğer suçluysam. Ama ben. En az sizin kadar masumum. Yine de suçlu bulunursam itiraz etmem, sayın yargıç. Çünkü ben mutlak adaletin varlığına inanıyorum. Kesin ve net. Yalan yok. Yemin ederim  yalan yok. Adalet üzerine yemin ederim. Adalet yerini bulmasın eğer yalan tek bir sözcüğüm varsa sayın yargıç. Yalan tek bir sözcük varsa eğer asın beni suçsuz olsam bile. Asın beni sayın yargıç. Size yemin ederim sayın yargıç ağzımdan çıkan her kelime doğru olacak. Yargılayın ve asın beni. Zaten kafanızda yüzlerce kez hüküm giydim, şimdi de söyleyeceklerimin arasından suçları ayıklamak için dinleyin ve asın beni sayın yargıç. Nihayet hayallerinizdeki acımasız sona geldik  sayın yargıç. Hüküm giydim yüzlerce kez ama şimdi elinizdeki fırsat gerçek. Sayın yargıç eğer adalet olduğuna inanıyorsanız asın beni hemen şimdi. Düşünmeden, yargılamadan, savunmamı dinlemeden sayın yargıç. Dinleseniz de ne değişecek zaten. Bana inanmanız mümkün mü sayın yargıç? Bana, dünyayı aldattığına inandığınız bir kadına, inanmanız mümkün mü? Yapmadım desem. Yüzlerce hükmü geçersiz sayabilecek bir savunma olur mu? İnanır mısınız tek bir cümleye? Yıllarca inandığınız ve bu yüzden nefret ettiğiniz şeyleri silmeye yeter mi? Yalvarsam, ağlasam, zayıflığımı, acizliğimi göstersem. Değişen küçük bir şey olur mu sayın yargıç. Ben kötü biri değilim desem. İnanır mısınız? Yıllarca şeytanın ta kendisi olduğuna inandığınız biri olarak ne yapmam gerekir? İnanmanız için sayın yargıç. Bir mahkeme salonu, şahitler, tanıklar... Yeterli mi sizin için sayın yargıç. Ya da gerekli mi? Şeytanın herbirini etkileyebileceğini biliyorsunuz sayın yargıç? Peki sayın yargıç siz hayatınız boyunca kimseye inanmadınız mı, inanmayacak mısınız? Nasıl katlanabiliyorsunuz buna sayın yargıç? İnanmamaya?Bu sizi güçlü mü zayıf mı yapıyor sayın yargıç? Tüm hayatınız boyunca insanlığı yargılamak. Siz sayın yargıç. Yargılamıyorsunuz. Yargılanıyorsunuz. Yargılanacaksınız. Hayatınız bu sayın yargıç.
Ve ben, burada ölümü iki kelimenize bağlı olan ben, size acıyorum sayın yargıç. Siz yaşamadınız. Yaşamayacaksınız sayın yargıç. Güvendim, sevdim, nefret ettim, inandım, savaştım, karar verdim, pes ettim, yanıldım, aldandım, yaşadım ben sayın yargıç, hissettim ben. HİSSEDEBİLDİM SAYIN YARGIÇ.  Ateş, yangın, har, kül, duman. Hepsini biliyorum sayın yargıç. Yaşadım sayın yargı.   Şimdi ölsem hiçbir şey eksik kalmaz, kaybeden ben olmam sadece varlığım başka bir varlığa dönüşür başka bir yerde. Ya siz sayın yar?